H:8

kırtasiyeye girip cebimdeki 10 lirayla üç tane maker kalem aldım. adının maker kalem olduğunu da satın alırken öğrendim. gece olunca şiir yazacaktım parka inen sokağın duvarına. benim yaptığımı kimse bilmemeliydi, yazılamadan sabıka yemek bir şey değildi de, ağır konuşacaktım, çok aşığın gönlünü hükmedecekti belki de, çekindim biraz.

İçimde bir şeyler öyle doluydu ki, suratımdaki ifadeye sebepler uydurmak zorundaydım. Çünkü  gerçekleri söylemek canını yakacaktı soranların. Daha basit hüzünler anlatmak zorundaydım. Babam kalbimi kırmıştı ama, "neyin var" diyenlere, "hırsız girmiş dedemin evine, üzüldüm adama" demeliydim. Bir ara "yok bir şey" demek yetiyordu, sonra "yok bir şey" in "ilgilensene benimle" demek olduğunu bağırdı birileri. Ona inandık, kullanamaz olduk yalanlarımızda.
"Boşver" gibi değil ki bu. Pay biçemiyordun buna, bazı boşverler vardır anlarsın "başım ağrıyor sesini kes" demek olduğunu ya da bazı boşverler "sarılmak" gibidir. Ama "yok bir şey" öyle değil. O suratta ki hikayeyi olmayan bi boşluk kapatamaz. Bir şey var belli, o zaman kalp kırmamak için başka bir hikaye yazarsın üzüntüne. Çözümleri olan sorunlar anlatırsın mesela. Zaman kazandırır gece olana kadar.

9 yaşındayken mahallenin kaldırım taşlarına forumlarda kullandığımız nickleri yazardık. Tag atmak derler buna. Tag atardık sağa sola. Ama bizim sokaktan uzaklaşamazdık, sokağın her yeri takma adlarımızla doluydu. Yıllar sonra yine aynı o şekilde oturmuştum kaldırımın üstüne. Kalemin kapağını bile aynı şekilde çekip, dişlerimin arasına sıkıştırmıştım. Bu sefer takma adımı yazmayacaktım ama,
biraz uzun olacaktı.


ben ölünce
benden otlar büyüyecek güneşe,
ben ölünce, düşündüğüm insanlar da biraz ölecek
Ben öleceğim bir gün, bir sürü yeşillik hasıl olacak dertten
Kainat arkamdan sonra, peşim sıra yonca gül ölecek
Kötü çocuklar yüzünden ölecek üstümdeki menekşe
beynimdeki sen, 
öleceksin ben ölünce.

Ölmekten korktum. Ölümden değil de bir sürü yaşanmışlığın ölmesinden, bir anda gömülmesinden korktum.


Şu gördüğüm yıldızın görüntüsünün aslında dört dakika öncesine ait olduğunu düşününce, parlaklığından korktum gözlerinin. Kendi dertlerimi unutup evdeki çayın boktanlığına taktım kafayı. Ucuz diye çimen demliyoruz anasını satayım.

Uzak diye, sitem etmiyormuşuz gibi birilerine.

Ben Mesut, Mesut Umar. Gözlerimi kapatmadan çalan şarkıya eşlik edemem. Duyduğum güzelse, gördüğüm de güzel olmalı bu boktan dünyada.



Comments are closed.

Blogger tarafından desteklenmektedir.