H:5

Gayet cıvıl cıvıl bir sabahtı. Bizim semtte ne hatunlar varmış lan diyen Önder geldi aklıma. Kafamı kaldırıp erkenden bir yerlere giden millete baktım. Bilmiyorum Önder deyip metroya doğru yürümeye başladım. Önder büyük ihtimalle uyuyordu o saatte, hafta sonu sabahın köründe evden çıkıp yolda plan yapan kaç kişiydik zaten.

Bugün için kafamda bir misyon yoktu. Haliyle kırmızı t-shirtümü neden giydiğimi bilmiyordum. Bir mana yüklememiştim. Bazı günler vardır, o gün kırmızı t-shirt giyilir. Çünkü öyle olması gerekir. Kot pantolon giyemezsiniz o gün, kesinlikle hatadır, yani sebebini bilmiyorum ama siz onu hissedersiniz. Hak vermiştir hatta bir çoğunuz.
Ama bugün bir sebebim yoktu, gözüme hoş gözüktü ve kırmızıyla, jeani çekip çıktım dışarı. Saat 8.30 civarıydı. Yine kadıköye kendimi atıp planı orada yapacaktım. Taksim'den nefret ediyordum, çünkü çok uzaktı ve sarhoş olunca eve nasıl dönecektim. Eve dönmek büyük bir tabudur. Belli bir yaşa kadar her gece evde uyumamız gerektiğini düşünürüz. Ama o işler öyle olmuyordur. Sanırım ben Taksim'e ifrit oluyorum. Bizim barlar sokağının büyüğü, nerede göt lalesi var toplanmış oraya. Tadım kaçıyor öyle adamları görünce.

Sokakta video çekiyor bunlardan bir kaç tanesi, bir tanesi hiç Mesut'u rahatsız eder miyim demeden bağıra bağıra soru soruyor. Dik dik bakarak yanlarından geçiyorum. Rahatsız oluyorlar, hoşuma gidiyor.
Çocuk diyor ki "Yığın psikolojisi toplumda nasıl yaralar açıyor?"
diğeri de ağzını yaya yaya cevap veriyor: -herkes aynı yöne doğru yürüyor. Sanat ve bilim çürüyor..

Bu adama dönüp iki çift kelam etmek istiyorum, sonra üşeniyorum. anlamayacak çünkü, o da söylediği sözleri etkilendiği bir solcu kızdan duymuş. O kadar belli ki, kızın pantolonundan bile almış. Bilekleri üşüyor ama çaktırmıyor.

İçimden konuşuyorum.
-Yığın psikolojisi bir dindir orospu çocuğu. tanrıyı reddedersin de olduğun yeri reddedemezsin. Olduğun yer alır yutar seni, tükürmez bile, direkt sıçar! diyorum.

Tabi bu gerçeklerden kendim de nefret ediyorum. Ama bunların adı gerçek. Bir sürü şey gibi.

Cafeye giriyorum, günaydın dayı diyorum. Gülümseyerek hoşgeldin, günaydın diyor. Bi çay ver bir de tost at kahvaltı edeyim diyorum, tamam geç sen yukarı diyor, her zaman ki masaya gidip, sıraya uzanıp gözleri kapatıyorum. Hafiften de kent fm çalıyor. Tatlı tatlı tükçe pop şarkıları sıralanıyor. Bu durumdan haz etmesem de ortamdaki naiflikten ve sessizlikten mutlu oluyorum.

Tost ve çay geliyor. O sırada içeriye akranım bir arkadaş giriyor. Açık mısınız abi diye soruyor dayıya. Dayı da buyur geç diyor, çocuk selam verip yan taraftaki masaya oturuyor. Biraz telefonuna baktıktan sonra, "Hocam sigaran var mı?" diyor. Şunu yiyeyim gidip alalım diyorum. Hoşuna gidiyor bu hareketim, adımı soruyor, sonra olaylar gelişiyor:

-adın ne hocam?
-mesut. kız arkadaşınla mı buluşacaksın?
-evet. bu arada ben Özgür memnun oldum.
-Eyvallah. İstanbul'dan hangi şehre gittin? Kaçıncı sene okulda?
-Nasıl bildin ya!? İkinci senem, Isparta'da okuyorum. Sabah geldim işte, iki günü beraber geçireceğiz. Eve geçmek istemedim hemen.
-Cafe sabah 8.00 de açılıyor. Ama kız arkadaşını getirme buraya. Getireceksen de yukarıdaki dip odada oturun. Çok ses oluyor diğer yerlerde.
-Eyvallah sağolasın.
-Çakmağın var mı?
-Yok unutmuşum hepsini.
-Eyvallah.


Acıyorum Özgür'e. Isparta'dan kalkıp buraya geliyor. Gelip beni buluyor sabahın köründe, elinde de uzak mesafe ilişkisi var. Bir de benimle samimi olmaya çalışıyor. Sikip bırakıcam beynini ama acıyorum. Konuşamıyorum. havadan sudan ilerliyor muhabbet.

Isparta'da öğrenci şehri bir nebze. Fena hatunlar varmış diyorum.
-Var.. Ama benim başım bağlı hocam, kız arkadaşımı seviyorum, o da beni se..!
Sus lan deyip gülüyorum. Sen seviyorsan gerisini karıştırma. O seni sever sevmez, ne işin var oğlum. Seni sen bağlarsın.
O da gülüyor mal gibi. Cidden hatun bunu sevmese bu hala mal mal aşık olacak belli ki. Isparta'dan İstanbul'a geliyor iki gün için. Hay aklına sokayım Özgür diyorum ama içimden. O kadar samimi olamadık çünkü.

Cafe'nin sahibi Alaaddin Abi geliyor. Naber çocuklar diyor her zaman ki ses tonuyla. Benden önce Özgür, eyvallah abi diyor. Mutlu oluyorum samimiyetini görünce.

-Ne zaman gelecek senin ki?
-Bir gibi buluşacağız.
-Eyvallah ben gidiyorum. Hesabı öderim ben deyip kalkıyorum masadan.

Alaaddin Abi'nin yanına inince "yaklaş abi" diyorum, yaklaşıyor. Yukarıda ki eleman uzaktan gelmiş, kız arkadaşı gelecek. Hesabı çok kitleme, birazını al geri kalanını bana yaz diyorum. Halederim ben diyor, sonra çıkıyorum cafeden.

Sahile gidiyorum amınakoyim.
Tek başıma gidiyorum.
Kendi sevgilime ısmarlayamadığım tostu başkasının karısına ısmarlıyorum, puh allah belasını versin böyle kaderin.
Ben Mesut, Mesut Umar. Ben tanrıyı reddettim, o sahili reddedemedim. Ben orada oturup özleyen adamım.




Comments are closed.

Blogger tarafından desteklenmektedir.